Carolin Dahlman’ın iki uzmanlık alanı var. Biri markalar, diğeriyse aşk. İlk bakışta bu ikisi pek ilgili gibi durmasa da Dahlman bu iki terimin birbiri için var olduğunu düşünüyor. Kitabı “Love Branding”de, pazarlama uzmanlarının insan ilişkileri üzerine çalışarak “branding” konusunda nasıl başarılı olabildiklerini anlatıyor.
Marka ilişkileriyle aşkın karşılaştırıldığını duyan herhangi bir insan, kitaptan sadece romantik talihsizliklerde dolu anekdotlar veya kurgusal benzerlikler bekleyebilir. Fakat kitabın içerisine birkaç “ilişki terapisi hikayesi” serpiştirilmiş olması bunun asıl vurgulanan mesaj olduğunu göstermez.Aksine Dahlman bu hikayeleri, kendi yaşamış olduğu deneyimlerden de aldığı kısa alıntılarla sınırlandırarak ilgi çekici bir seviyede tutmaya özen göstermiş.
Dahlman, markaların çoğunun müşteriye ilgi göstermeden karşı taraftan sevgi beklediğini söylüyor. Tüketiciler, “tüketici şu markayı seviyor” veya “tüketicinin şu markayı sevmesi gerekiyor” şeklindeki kalıp yargılardan hoşlanmıyor. Grup çalışmaları ya da anketlerle müşterilerin fikirleri konusunda fikir sahibi olmak mümkün ancak onların markanıza karşı hissettiklerini anlamak mümkün değil. Tam da bu sebeple müşteriler kendilerine denek gibi davranılmasını, geçmiş alışverişlerinin ya da tüketim alışkanlıklarının incelenerek markaların bir şeyler satmaya çalışmasından sıkılmış durumda. Bunun yerine markaların onlara ilgi göstermelerini ve aslında markaların kendilerine neden ihtiyaç duyulduğunu göstermelerini bekliyorlar.
Dahlman’ın kitaptaki “flört et ve etkile”, “aşkı canlı tut”, “aşık markaların yaptığı 5 hata” gibi ifadeleri de gerçekten dikkat çekiyor.
“Love Branding” özel olarak Avusturalya’da basıldı ancak beklediği ilgiyi çekemedi. İnsanlar aşk ve marka terimlerini alakasız bulsalar bile kitapta verilen referanslar ve branding örnekleri incelemeye değer. İlgilenirseniz Dahlman’ın kendi web sitesinden kitabı temin edebilirsiniz.