Yalınlığın ve sadeliğin dikkat çektiği bir çağda yaşıyoruz. Ürünlerin yanında gelen karmaşık kullanma kılavuzları tarih oldu. Artık bir çok kullanıma hazır şekilde teslim ediliyor ya da basitçe monte edilebiliyor. IKEA başarısını kesinlikle sadeliğe borçlu. Bu nedenle günümüzün inovatif markaları ürünlerin içeriğindense kullanım şekillerine odaklanmayı tercih ediyor. Pratik ve kurulum gerektirmeyen ürünler müşterilerin hayatlarına daha kolay entegre oluyor ve kullanıcı memnuniyetini arttırıyor.
Müşteri merkezli olmak
Günümüz başarılı markalarının en çok kullandığı strateji müşteriyle duygusal bir bağ kurmak. Markalar bu bağı müşterilerini dinleyerek, ihtiyaç duydukları hizmeti öğrenip uygulayarak oluşturuyor..
Ülkemize henüz yeni giriş yapmış olan Uber, dünyanın en büyük taksi şirketi olmasına rağmen kendine ait bir araba markası bulunmuyor. Aynı şekilde Facebook dünyanın en büyük sosyal medya kanalı fakat herhangi bir kitle iletişim aracına sahip değil. Bu markaları en iyiler arasına sokan özellik, trendleri iyi takip ederek müşteri deneyimlerini sürekli geliştirmeye gösterdikleri özen.
Küçük girişimler
Airbnb, Uber gibi markalar inovasyon konusunda hakkında en çok konuşulan markalar olsa da yeni girişimleri göz ardı etmemek gerek. Popülariteleri ne kadar farklı olursa olsun küçük girişimlerin kullandıkları yöntemleri incelemekte fayda var. Küçük veya büyük her girişimin besin kaynağı inovasyon olduğu için farklılaşmak adına attıkları her adım teknolojiye katkı sağlıyor.
Küçük girişimlerin bir diğer avantajı da daha butik bir hizmet vererek özel müşteri kitlesine yönelik çalışmaları. Müşteriyi anlayarak ona özel bir hizmet sunmaları bu girişimleri başarılı kılıyor. Think Deliveroo, TransferWise, Dattch, Relish ve Secret Cinema gibi işletmeler bu girişimlere örnek gösterilebilir.
Sınırlarının dışına çıkan markalar
Müşteri deneyimleri şirketleri inovatif olmaya zorladıkça bunu başaranlar rekabette önemli bir avantaj kazandı. A-Z’ye harika bir müşteri deneyimi zinciri oluşturmak pek de kolay değildir. Bunu sağlamak için şirketlerin geleneksel bakış açılarını değiştirmeleri ve müşteri odaklı olmaları gerek.
Markalar sınırlarının dışına çıkarak kendilerini geliştirebiliyor olmalı. Kökleri eskiye dayanan şirketler için mevcut iş yapış şekillerini değiştirmek cesaret istese de günümüzün rekabet ortamında fark yaratmak için rahatlık alanının dışına bir adım atılması gerekiyor. Bu adımı yalnızca teknoloji markaları değil, sağlık kuruluşları bile atıyor. Bakım, sağlık danışmanlığı ve diğer sağlık çalışmaları için geliştirilen mobile app’ler bir süredir hayatımızda. Cep telefonunuzdan nabzınızı ölçebiliyorsunuz.
İnovasyonla şaşırtan markalar
Söz konusu inovasyon olunca, ortaya çıkan çalışmaların insan yaşamını kolaylaştırabilmesi bekleniyor. Örneğin; Mastercard ve bir park yeri uygulaması olan Parkeon tüm şehirde mobilizasyonu sağlayan projeler oluşturmaya çalışıyor. Yurtdışında yeni kullanılan bir kupon platformu olan City Connector, sokaktaki arabanızın park-metre sayacına göre yerel işletmelerden teklifler sunuyor. İnovatif hareketleri birbirleriyle birleştirerek topluma sunmak insanları şaşırtarak takdir topluyor.
Bu yöntemler başarılı start-up’ların stratejilerinden bir şeyler öğrenmemize yardımcı olarak yeni fikirlerin ortaya çıkışı için bize ilham veriyor. Kendi markanızı oluştururken bir şeyler anlatarak insanlara ulaşmaya çalışmayın. Anlatmak istediğiniz şeyi “olun.” Söyleyerek yaymaya çalıştığınız duruşu siz söylemeden markanızda gözlemleyen potansiyel müşteriler şaşıracak ve ister istemez markanızla ilgilenmeye başlayacaktır.
B4Mind olarak beraber çalıştığımız markaların müşterilerini onlar için gözlemliyoruz. İlgi alanlarını ve ihtiyaçlarını analiz ederek markanın başarılı olabilmesi için en uygun yol haritasını çıkarıyoruz. Başarıya giden yola sağlam bir başlangıç yapabilmek için bize ulaşın.