Skip to main content

Günümüzde sosyal medya hesabı olmayan marka sayısı önemsenmeyecek kadar az sayıda. İster doğrudan işletmeler tarafından isterse de dijital ajanslar vasıtasıyla yönetiliyor olsun, sosyal medya kanalı işletmelerin pazarlama stratejilerinde ciddi bir konuma sahip.

Sosyal medya dinamik, değişken ve etkileşim merkezli bir mecra olduğu için haliyle markalar da hedef kitlelerine dokunabilmek için bu etkileşim silsilesinin içinde yer almak istiyor.

Etkileşimin parçası olmak sosyal medyada olmanın temel amacıdır. Sürekli etkileşim markayla müşteri arasında bağ kuracaktır. Bunu tek yönlü iletişim tuzağına düşmeden sürdürebilmenin tek yolu ise sürekli yeni içerikler üretmekten ve bu içerikleri sosyal medyada 80/20 kuralını gözeterek paylaşmaktan geçiyor.

Dijital okyanusta pazarlama gemisinin yakıtı içeriktir. Eğer içeriğiniz yoksa ne kadar büyük, güçlü ve donanımlı bir geminiz olursa olsun, motorlarınız durur ve ancak okyanusta rüzgarların ve akıntıların sizi sürüklediği yerlere gidebilirsiniz. Süper fırtınalara yakalandığınızda motorsuz geminizin telsizinden imdat anonsları yaparken batma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.

Kabul etmeliyiz ki sosyal medya içeriklerinde sürekli yeniliği ve yaratıcılığı yakalamak her zaman kolay olmuyor. Birçok marka daha önce bizzat deneyerek belli ölçüde işe yaradığına şahit olduğu içerik türlerini ve mesajlarını tekrar etmekten öteye gidemeyip, monotonlaşıyor. Kolaycılık ağır basıyor.

Sosyal mecralarda tekrara düşmek, ulaşmak istediğiniz kitlenin dikkatinin başka yönlere yönelmesine ve zamanla sizden gelen mesajların kaale alınmamasınasebep olacaktır. Markaların başlarına gelebilecek en büyük felaket işte bu müşteri kayıtsızlığıdır.Müşteri tabanınız marka mesajlarınızı ayrıştırmıyorsa rekabet avantajını kaybediyorsunuz demektir.

Okyanusun ilerisinde beliren“gürültüde duyulamama” tehlikesini fark eden markalar, önlem almak adına dijital kanalları daha aktif ve yaratıcı kullanmanın yollarını tek tek deniyor.

Dijital pazarlama ekibini büyütüyor, daha fazla reklam bütçesi ayırıyor, kreatif ajanslarla çalışıyor, bütünleşik pazarlama yaklaşımları benimsiyor, danışmanlar tutuyor, maliyetli analiz ve monitoring araçları kullanıyor, özel tasarımlar yapıyor…

Diğer taraftan markalar yeniyi ararken zaman zaman kendi marka algılarını zedeleyecek hatalara da düşebiliyor. Özellikle sosyal medyada benimsenen görsel paylaşım stratejisi büyük sıkıntılara vesile oluyor. Görseller insan zihninde metne göre binlerce kat daha hızlı algılandığı için yapılacak en ufak bir hata kelebek etkisi yaratarak yanlış marka algısını süratle kitleselleştirebiliyor.

Peki markaların sosyal medya görsel stratejilerinde yaptıkları en büyük hatalar neler?

TUTARSIZLIK

Sosyal medya hesaplarınızda paylaştığınız tüm görseller vermek istediğiniz marka mesajlarıyla tutarlı olmak zorundadır. Gönderilerinizdeki marka sesiniz her gönderide ayrı ayrı hissedilir olmalıdır çünkü sizin hesabınızı uzun süredir takip eden biri mesajlardaki alışageldiği sesi, vurguyu ve tonu hissedemezse kuvvetle muhtemel sizi takip etmekten vazgeçecektir. Marka sesiniz, marka kimliğinizin tutarlılık açısından en karakteristik parçasıdır.

Markaların en büyük yanılgısı zamanla görselin tasarım yönüne aşırı özen gösterip mesajı geri plana atmasıdır. Bunda, şirketlerin birlikte çalıştığı grafikerlerin markanın konumlandırılmasındaki teknik ayrıntılara göre değil, kendilerinin veya yöneticilerinin zevklerine göre tasarım yapmasının payı büyüktür.

Tutarsızlık açısından bir diğer husus ise kanallar arasındaki tutarsızlıktır. Eğer marka kimliğinizi sosyal medya kanallarında farklı, web sitenizde farklı, blogunuzda farklı, televizyon reklamlarınızda farklı yansıtıyorsanız tutarsızlık tuzağına düşer ve güven kaybedersiniz.

Markaların tutarsızlığa düştüğü başka bir mesele ise kapak fotoğraflarının profil fotoğrafları ile uyumsuz olması. Bu durum çoğunlukla profil fotoğraflarıyla kapak fotoğrafları arasındaki mantıksızlık düzeyindeki farklılık olarak göze çarpar.

Hesabınızın görsellerini hazırlatırken tasarımlarınızın genel marka stratejinizle olan uyumuna, tasarımlarınızı bir bütün olarak ele almanız gerektiğine, marka stratejiniz doğrultusunda kullanmanız gereken marka renk paletine ve marka sesinize dikkat etmelisiniz.

KALİTE EKSİKLİĞİ

Görsellerin bir kısmının bile kalitesiz olması marka algınızı negatif etkileyecektir. Kalitesiz görselleri düşük çözünürlüklü, düşük boyuttaki, bozuk görseller olarak kabul edebileceğimiz gibi bazı ücretli stok fotoğraf sitelerinden edinilmiş soğuk fotoğraflar şeklinde de kabul edebiliriz.

Kendi görsellerinizi kendinizin oluşturması markanızın orjinalliğini pekiştirecektir. Bu bakımdan stok fotoğrafları görsel stratejinizde daha az kullanmanızda fayda var. Mümkünse takımınızın, çalışma ortamınızın, ürün veya hizmetlerinizin fotoğraflarını sosyal ağlarda kullanmak üzere kendi fotoğrafçınıza çektirin.

Yüksek kaliteli, marka kimliğiyle tutarlı, orjinal fotoğraflarınız dijital kanallarda sizi siz olarak ortaya koymakta yeterli olacaktır. Elbette ki fotoğraf ve diğer görsellerinizin sanatsal/kreatif yanı önemlidir. Ancak kaynak ve zamanınızın optimum düzeyde yönetimi ve doğru marka mesajlarının iletilmesi daha önemlidir. (Less is more)

PLANSIZLIK

Güçlü bir görsel içerik stratejisi ortaya koymak için hedef kitlenizi çok iyi tanımanız ve onlar üzerinde çalışmanız gerekir. Halbuki markalar genelde jenerik görseller kullanmayı tercih ederken, görsel stratejilerini yeterince özelleştirmiyor.

Belki bu durumu çözüme kavuşturmak aciliyet gerektirmeyen bir iş olabilir. Ancak zamanla sosyal medya hesaplarını dolduran ve her telden çalan görsellerin belli bir kompozisyon oluşturmadığı anlaşılınca iş işten geçmiş oluyor.

Planlama yapmak, markanın ilk 10, 50, 100, 500 görselini planlamaktır. Kafanızda en az 100 görsellik büyük bir resim çizmeli, yayımladığınız her görsel ile yap bozun 100 parçasını tamamlamalısınız.Nihayetinde, maksadı net ve belli olan (marka bilinirliğini artırma, satış yapma, bağış toplama, müşteri adayı bulma, okuyucu tabanını artırma…) 100 görsellik kompozisyon oluşturmalısınız.

Ufak bir inceleme yaptığınızda, bazı deneyimsiz markaların Instagram sayfalarındaki görsel çorbasına da, büyük markaların akıntıya, rüzgara aldırmadan dimdik yolundan giderek yap bozu tamamladığına da şahit olacaksınız.

 

Bu makale, yerel markaların büyümesi ve uluslararası pazarlara açılabilmesini kendisine misyon edinmiş olan B4Mind Marka Danışmanlığı tarafından hazırlanmıştır. B4Mind’ın profesyonel marka danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için tıklayın.

Leave a Reply